5.08.2010

Bacon and Blue Cheese Burger @ Num Num

Ankara’da hamburger.. can sıkıcı bir konu. Tereddütsüz söylüyorum, yok; hamburgeri doğru düzgün yapan yer eldeki parmak sayısını geçmez. Hemen sayayım; Num Num ve Butcha bu işi becerebiliyorlar. Hayır, Timboo cafe değil, etleri kuru, yağsız ve dolayısıyla lezzetsiz. Burger Story hakkında güzel şeyler duydum genelde, halen gidememiş olmam büyük eksiklik, ona da güzel derseniz kabul ederim ama bunlar dışında kaliteli hamburger yapan restoran veya cafe en azından benim bildiğim malesef yok. Çoğu yer Uno hamburger ekmeği arasına Pınar hamburger köftesi atıp iteliyor önünüze.

İstanbul’a sık sık gidiyorum, ve her gidişimde Engin ile yemek programı yapıyoruz. Genelde öğlen iki farklı restoran, öğleden sonra gezmeler ve oradaki arkadaşlar ile buluşmalar, akşam yemeği için bir veya iki restoran ve gece geç saate kadar içki ve muhabbet şeklinde oluyor programlarımız. Bu geziler sırasında, hamburger cevherleri olan Dükkan Burger, Gourmet Burger Kitchen, Kızılkayalar, Kral Burger, Burger Bar, Mano Burger gibi restoranlara doğru düzgün hamburger yeme fırsatını kaçırmamak adına özellikle öncelik veririm. Bu restoranlar için ayrı ayrı yazılar yazmak isterdim ama şunu diyebilirim ki; hemen hemen hepsinin ekmekleri çok güzel, bazılarının etleri çok başarılı – yanında hiçbir garnitür olmasa çok lezzetli olacak şekilde, bazılarının ise malzemeleri ve sosları çok iyi. Benim için hamburgerin eti en önemli kısmı, o yüzden McDonalds ve Burger King gibi fast food cafe’lerin hamburgerleri bence birer mutfak suçundan ibaret (gavurcada “culinary crime”). Şansımıza, Ankara’da Num Num’ın ve Butcha’nın etleri son derece güzel, ortalamanın çok üstünde. Bu iki restorandaki bütün hamburgerleri yedim, ve favorimin Num Num’daki Blue Cheese Burger olduğuna karar verdim. Ne zaman da Num Num’a gitsem, yanımdakileri yarım Blue Cheese Burger ve yarım pizza paylaşmaya zorluyorum, sonuç da güzel oluyor tabii ki.

Blue Cheese Burger, hem yaratılmış hem de evrim geçirmiş :) Yaratılışının temelleri, 1300-1400lü yıllarda Avrupa’da etin kıyma haline getirilmesine dayanıyor. 1700lü yılların sonlarına doğru, Avrupa’daki en önemli limanlar Almanya’daymış, ve New York’a giden alman denizciler, 1300lü yıllarda Ruslardan öğrendikleri ekmek soğan ve et karışımı yemeği New York’lulara öğretmişler. Başta New York’ta “Hamburg stili pişirilmiş biftek” - “Steak cooked in Hamburg style”, sonra da “Hamburg bifteği” - “Hamburg Steak” olan yemek, 1800lü yılların sonunda iki ekmek arasına girip şimdiki formatına kavuşuyor ve Hamburger (Hamburglu) ismi ile satılmaya başlanıyor. Hamburger tarihi, aslında baya tartışmalı bir tarih o yüzden en temel ve kesin şeyleri yazıp bırakıyorum. En sonunda da hambuger, Amerikan Mutfağı’na atfediliyor ve hepimizin bildiği gibi Dünya’ya en hızlı yayılan yemeklerden birisi oluyor.

Küçüklüğüme dair hatırladığım, yerken kendimden geçtiğim bazı yemekler var. Bunlardan birisi de, sanırım Side’deki Petrokent’te yediğim Cheeseburger. Ufak ellerle ön tarafından bastırarak tutup yediğim, içinde bol ketçap mayonez olduğu için sürekli etinin arkadan kayıp çıktığı bu yüzden eti devamlı elimle ittirip içine soktuğum, yerken uzun uğraşlar verdiğim bu cheeseburger’in en çok sevdiğim tadı, klasik sarı renkli ince Pınar cheddar peyniriydi. Günün belki de en zevkli anı benim bu cheeseburger’i yeme anımdı, hiç bitmesin isterdim. O zamandan beri bu klasik cheddar peynirlerini çok severim. Num Num’daki Blue Cheese Burger’in ilk artısı benim için bu.

Açıkcası ekmekleri çok matah değil, hazır, marketlerde satılan susamlı hamburger ekmeği. Mutfağın arkasını gezdiğimde görmüştüm, coleslaw vb. bir çok malzeme gibi ekmekler de soğuk depolarda saklanıyor. Genelde tabiri caizse gurme hamburgerciler ya özel ekmek tedarik ediyorlar ya da kendileri yapıyorlar, ekmekleri de başlı başına önemli bir katkı oluyor. Num Num’da böyle değil, olsun rahatsız etmiyor. Blue Cheese Burger’in eti kalın, sulu, yağlı ve lezzetli. Genelde pek tutturamasalar da orta-az pişmiş sipariş vermenizi şiddetle tavsiye ederim. Orta-az pişmiş olunca et o kadar sulu oluyor ki alttaki ekmek ıslanıp neredeyse parçalanacak hale geliyor. Aslında hamburgerlerde marulu en alta koyarlar bunu engellemek için ama bence hiç sorun değil. Hamburger köftesinin eti makine ile çekildiyse ve az pişirildiyse çok lezzetsiz oluyor; az pişmiş köftenin lezzetli olması için satır ile çekilmesi gerekli. Pişme dereceleri konusunda normal et ile kıyma arasındaki önemli farklardan birisi bu. Num Num'daki köfte de tahminimce makina ile çekildiği için pişme derecesini az pişmiş tercih etmiyorum. Etin üstünde cheddar, onun üstünde de bacon diye geçen etten var. Domuz eti değil, çakma bacon. İstanbul’daki Num Num’lar domuz eti kullandıkları halde Ankara’da kullanılmıyor, ilginç bir durum. Dana bacon, biraz sert ama hamburgere tuzlu ve isli bir tad katıyor, tam kıvamında. Bacon’un üstünde de blue cheese dedikleri küflü peynirli sos var. Bu sos, daha önce yazdığım Buffalo Wings’de kullandıkları sos ile aynı. Temelde küflü peynir, ceviz, maydanoz ve sarımsaktan oluşuyor. Türünün en başarılı örneklerinden, ekstra bir kapta isteyip ekmeğe sürüp yediğimi hatırlarım. Hamburgerde iki tane peynir olmasına rağmen ikisinin de tadını ayrı ayrı alıyorsunuz. En üstte ise domates, soğan ve yeşillik ile hamburger tamamlanıp, benim için Ankara’da yenebilecek ender güzellikteki bir hamburgere dönüşüyor.

Num Num’da hamburgerler, bol sayıda ince patates kızartması ve coleslaw salatası ile geliyor. Patatesler güzel, özellikle coleslaw çok iyi. Hamburgere gerçekten yakışıyor. Eğer kaliteli, doğru düzgün bir hamburger yemek istiyorsanız, çok değerli aşçı Mehmet Gürs’ün Num Num’ında Bacon ve Blue Cheese Burger’ını gönül rahatlığıyla tavsiye ederim.

6 yorum:

Damla T. dedi ki...

Timboo Cafe'nin hamburgeri bakımından üstüme alındım. Onu her fırsatta sürekli öven benim zira ;)

Butcha'nın hamburgeri değişken. Park Caddesi'nde bir kere çok bayat bir ekmekle gelmişti ve tam bir hayal kırıklığı idi. En son Panora AVM içindeki Butcha'da yedim. Son dönemde yediğim en güzel burger olma özelliğine sahip.

Burgerstory sloganda iddialı, içerikte zayıf sanki.

Num Num hamburgerleri ise bunlar arasında hak ettiği yeri buluyor.

Bir de GOP'taki Amarillo'nun burgeri var. Bence başarılı.

Daha iyisi elbette olur da; şimdilik elimizdekilerle yetineceğiz.

Yazı süper; eline sağlık Deniz ;)

Deniz dedi ki...

Damla merhaba, evet sataşmama senden bir cevap geleceğini biliyordum, ki geldi :)

Restoranların tutarlı olması aslında göz ardı edilen çok önemli bir konu. Şimdi ismini hatırlayamadığım Michelin 3 yıldızlı bir restoran vardı. Bu yıl 2 yıldız almışlar, sebebini sorduklarında ise öğrenmişler ki müfettişler restorana üç kere gelmişler, üçünde de aynı içeceği istemişler. İki seferde limon dilimi süsü ile gelirken bir seferde lime dilimi konulmuş, o yüzden yıldızını almışlar restoranın.

GOP'taki Amarillo'yu Dilara'dan duymuştum bir yorumunda (http://eatingankara.wordpress.com/2010/03/23/burger-story/#comments). Türkiye'deki son 1 ayımdayım, vakit bulursam gitmeye çalışayım, merak ettim. Teşekkürler.

Ayrıca bir arkadaşımdan, Eskişehir yolu Opet içindeki Kafe's in hamburgerinin çok güzel olduğunu duydum. Sahibini tanıyordu arkadaşım, etlerini Butcha'dan temin ediyorlarmış. Orası da denenebilir.

Oburcan dedi ki...

Uno ekmek ve Pınar köfte tespiti çok çok doğru. Timboo'ya da çok yüklenmeyelim , zaten Ankara'da alternatif az :)

Parma Maniac dedi ki...

Num Num'ın hamburgerleri gerçekten Ankara'nın en iyilerinden biri ama ekmekleri yazıdaki gibi çok özensiz ve bazen ciddi anlamda bayat olabiliyor..

Benim burada önereceğim başka bir lezzet var.. Pestolu tavuklu çıtır dürüm diye bir şey yapıyor bu adamlar, hakikaten aşmış bir şey..

Tavsiye ederim.. :)

koalacim dedi ki...

Bahçeli 2. caddenin başındaki Big Baker, 6. cadde Bigos ve Kızılay Roxanne'in hamburgerlerini de tavsiye ederim.

koalacim dedi ki...

Bahçeli 2. caddede Big Baker, 6. caddede Bigos ve onlar kadar güzel olmasa da Kızılay Konur'da terasa yerleşmiş olan Roxanne'i tavsiye ederim..

Amarillo'nun adını baya duydum. Ankara'da domuz eti servis eden nadir yerlerdenmiş

 

Bu sitedeki yazı ve fotoğraflar blogger.com'u da kapsayan United States Digital Millenium Copyright Act ile korunmaktadır, kaynak gösterilmeden başka bir sitede yayınlanması halinde yazarlar ilgili sitenin servis sağlayıcısına başvurabilirler. Yazı ve resimleri kaynak gösterip kullanmanızdan ise memnuniyet duyarız, reklamımız olur.

The copyright to the image used in blog banner is owned by Steve Hamilton.