7.07.2009

Eggs Benedict @ The House Café

Eggs Benedict, yarım İngiliz muffin'i, genelde domuz jambonu (Ham) bazen de domuz pastırması (Bacon), suda haşlanmış sıvı yumurta ve Hollandez (Hollandaise) sos ile yapılan bir yemek.
Wikipedia'daki resmi aşağıdaki gibi:

Eggs Benedict'in ilk ortaya çıkışı hakkında temelde iki tane hikaye var, bunlardan ilk anlatacağım en yaygını. 1860'larda New York'taki Delmonico's restoranının müdavimlerinden bankacı Bay ve Bayan LeGrande Benedict sürekli aynı şeyleri yemekten sıkılıyorlar, şef Charles Ranhofer'ın bu siteme cevabı ise Eggs Benedict oluyor. İkinci hikayeye göre ise de 1894'te Lemuel Benedict adlı New York'ta yaşayan bir broker, akşamdan kalma halde Waldorf Hotel'e gider ve bu yemeği tarif edip ister. Otel restoranının şef garsonu ise tarifi çok beğenir ve menüye eklettirir. Bu blogu yazarken farkettim, amma değerliymiş şu yemeklerin mucitleri, soyadı Benedict olan herkes sahiplenmeye çalışmış. Soyadın Benedict ise git bir restorana, bunu biz bulmuş olalım de, restoran da isim salsın asıl burada yapılır diye, oh mis, win-win.

Muffin (Türkçesini çok aradım ama bulamadım), okuma yazma bilen herkesin yapabileceği un yağ şeker karışımından oluşan kek. Starbucks'lar sayesinde çoğu kişi aşina olmuştur zaten. İngiliz muffin'i ise, daha çok kahvaltılarda kullanılan bir hamurişi.


Eggs Benedict'in orjinal tarifi ise şöyle:
Muffin'i ortadan ikiye bölüp tereyağlayıp kızartıyoruz. İnce bir nokta; bıçakla kesmek yerine çatal veya elinizle keserseniz muffin'in yüzeyi artıyor, ve dolayısıyla lezzet de artıyor. Üstüne ısıtılmış jambonu (Canadian bacon - siz anlayın) koyuyoruz. Onun üstüne, ingilizcede "poaching" olarak tabir edilen (yine Türkçe'sini bulamadım) yöntemle pişirilmiş yumurta koyup en üstüne de hollandez sos koyuyoruz. Poaching, bizim çılbır denen yemekteki yumurta pişirme yöntemine benziyor; kaynamaya yakın suya sıvı yumurtayı koyuyoruz, beyazı pişip içi sıvı haldeyken çıkarıyoruz. Baktığım bir kaynakta şöyle tarif etmişti: "Sığ suda poşe edilmiş rafadan çılbır yumurta". Dağılmaması için kepçe gibi birşeyin içine yumurtayı koyduktan sonra suya atabilirsiniz, ayrıca suya biraz sirke dökmek de işe yarıyor. İlginç ve az rastlanan bir pişirme şekli gerçekten de, ama sonuç benim en sevdiğim yumurta oluyor; içi daha çok sıvıya kaçmış dışı pişmiş yumurta. Yine de bu tarifin asıl önemli kısmı Hollandez sos. Temel olarak yumurta sarısı, tereyağı ve limon suyu karışımının benimari üstünde sürekli çırpılarak ısıtılması ile yapılıyor, kıvamının da ne akışkan ne de çok koyu olması gerekiyor.

Biraz elitist veya züppe gelebilir ama The House Cafe, yemek seçerken dikkatli olunması gereken bir yer, çünkü yemeklerin çoğu ya çok sıradan ya da kötü. Ortamına ismine cismine kanıp yemek siparişi verip mağdur olduğum çok oldu :) Lezzet/Fiyat performansını geçtim, bazı yemekleri yarı fiyatı olsa bile tercih edilmez. Eggs Benedict ise, tesdüfen yediğimiz ve çok beğendiğimiz bir yemekleri. Farkettiyseniz bu blogda mümkün olduğunca orjinal tarife sadık kalan yerleri incelemeye çalışıyoruz. Burada bir istisna yapıcaz, çünkü orjinal sosta yeşillik olmamasına rağmen The House Cafe'nin Eggs Benedict'inde yeşil ve mor kıvırcığa ek olarak reyhan da var, ama açıkcası orjinal tariften daha çok beğendim ben.


Ekmek (muffin de kullanmıyorlar) ve domuz bacon arasına konulmuş yeşillik, yemeğin tadını hafifletiyor ki özellikle şu yaz aylarında önemli bir nokta bu. Ayrıca hafif ekşi yeşillik, yumurtaya ve sosa karşı koyacak asiditeyi oluşturup denge sağlıyor. Dediğim gibi muffin kullanmıyorlar, ya iki tane tost ekmeğini birleştiriyorlar, ya da şu büyük ekmeklerden bir dilim kesip kızartıyorlar. Ekmeğin üstünde hafif tereyağlı ve fesleğenli karışım sürüyorlar. Yumurtaların kıvamı ise mükemmel, kayısı denen kıvamdan biraz daha sıvı. Hollandez sos ise son derece başarılı, gerek tad gerek biçim olarak. Yemek ise aç giderseniz doyurucu, az buz birşey değil. Eggs Benedict yanında limonata veya meyve suları ise güzel gidiyor, ki The House Cafe bu konuda iyi.

Bir cumartesi veya pazar sabahı, şöyle değişik ve güzel birşeyler yiyim derseniz, sadece Eggs Benedict için The House Cafe'ye gitmeye değer.
 

Bu sitedeki yazı ve fotoğraflar blogger.com'u da kapsayan United States Digital Millenium Copyright Act ile korunmaktadır, kaynak gösterilmeden başka bir sitede yayınlanması halinde yazarlar ilgili sitenin servis sağlayıcısına başvurabilirler. Yazı ve resimleri kaynak gösterip kullanmanızdan ise memnuniyet duyarız, reklamımız olur.

The copyright to the image used in blog banner is owned by Steve Hamilton.